.
Önünüzde, birbirine geçmiş farklı geometrik şekillerden oluşan bin parçalık bir yapboz tahtası olduğunu düşünün. Ve bu şekillerin üzerinde birbirinden farklı, birbiriyle ilişkisi olmadığını düşündüğünüz fakat bir bütünün parçası resimler…
Sizden istenilen bu küçücük parçaları yanyana getirerek ana resimi tamamlamanızdır.
Elimdeki Aşil Topuğu isimli kitabın belki de en kolay fakat illaki ‘yetersiz’ anlatım şeklinin bu olduğunu düşünüyorum.
Sevgili dostum Kenan Taşkesen’in bu kitabını okurken hemen ilk sayfalarından sıradan bir romanla karşı karşıya olmadığınızı anlayacaksınız.
Sayfaları düzenli olarak geriye çevirecek; bazen kahramanların isimlerini arayacak; ‘olgular, olaylar arasında bağlantı kuramıyorum, neyi kaçırdım’ diye kendi kendinize soracak; kendinizi, bir değil birkaç kurgu hatası yapmış diye yazara kızarken bulacaksınız.
Evet kitap zorlayacak, ama bir şey var ki, dil ve anlatımdaki akıcılık ile her çevirdiğiniz sayfada biraz daha derine çekildiğinizi hissedecek ve
ince bir zekayla kurgulanmış, gizemli, bir o kadar sürükleyici bir eserle muhattap olduğunuzu göreceksiniz.
Main Nehri kıyısında akıntıya karşı gemileri çeken bir çift atın hikayesi karşısında adamın yaşadığı çöküşe seyirci kalamayacak, kendinizi Büyük Ada’da arabalara koşulan atların ahırında, topuğu kanayan küçük bir çocuğun yanında yüreğiniz kanarken bulacaksınız.
Marks ile karısı Jenny’nin hayat hikayesini bilmeden, ağır ruhsal çöküşüne rağmen güçlü, baskın bir karakter olan kadının, Spinoza’nın Jenny’si olma isteğini garipseyecek, anlamayacaksınız.
İki travmatik karakter üzerinden çağın çöküşüne ve ‘kendi’ yenilgimize tanıklık edecek, kahramanların neden isimsiz olduğunu anlayarak ürperecek, kitabın devamı olmalı, bu böyle bitmemeli diyeceksiniz.
Analitik psikoloji üzerine kurgulanan kitabın kahramanlarından mekanların tasfirine kadar, felsefik yaklaşımından politik değerlendirmesine kadar herbir olgusu üzerine ciddiyetle yoğunlaşmadıkça, kitabın önemi ve derinliğini kavramak mümkün olmayacaktır.
Bir evin köhne bir bodrum katı olarak okuduğunuz cümlenin manasını, insan benliğinin kuytu derinliği olduğunu anlamadan yani id, ego ve süper-ego kavramlarını düşünmedikçe psişik denge üzerine kurulan bu kitabın hakkını vermek olanaksızdır.
Çok az roman vardır ki, başında, sonunda, ortasında kadın-erkek arasındaki bir beşeri aşk sahnesi içermesin. Zira kabul edelim etmeyelim yazarın kurtarıcısıdır çoğu zaman bu sayfalar.
Aşil Topuğu’nda, kadın-erkek cinselliğini tema etmeden de 224 sayfalık harika bir romanın yazılabileceğini göstermiş sevgili Kenan Taşkesen.
-Nevin SEVÜK
Okunabilr iyi bir kitap kadar, değerlendirmelerin de önemli olduğunu gösteren tespitler var.
Merakımı uyandırdınız bu kitabı edinip okumam gerekiyor. Teşekkürler Nevin Hanım.
Berlin’den selam ve saygılarımla