Kültürel, Ekonomik ve Siyasi Olarak İslam Ne Kazandırdı?
1-Kültürel Olarak İslam: 1500 yıl önce kuran-ı kerim adıyla hazırlanan siyasal İslam kural ve yasaları, başta Araplar olmak üzere Müslüman toplumlarda, en ufak bir yenilik, değişim kesinlikle kazandırmadı. Hatta İslam; ortaya çıktığı yılların toplumsal yapısına göre, görecelide olsa Arapların yaşamında küçük bir farklılık yaratmıştı. Çok geçmeden o günün de gerisine düşmüştür.
İslam’ın Mimarları Araplar, Hami kolunu oluşturan aşiret topluluğudur. Hami- Samilerse İbrani, Asuri ve Araplarından ibaret olup, farklı küçük aşiretlerde söz konusudur. Arapçaya hâkim olan her kişi, İbranice ve Süryaniceyi rahatlıkla anlayıp konuşabilir. Aynı şekilde İbranice ve Asuriceyi iyi bilen, Arapçayı anlar ve konuşur. Her zaman insana kültür, kimlik kazandıran temel değer anadilidir. Anadili olmadan yaşamak sadece hayvanlara mahsustur. Bu bakımdan her birey ve toplumu insan görmenin temel şartı, onun anadiline saygı duyup geliştirmesi için yardımcı olmaktır. Bir halkın anadilini yok sayıp inkâr ederek etnik, kültürel, din ırkçılığı (Faşizm) yapmak, dünyadaki en büyük vahşiliktir. Kültür denilince her insanın aklına önce anadil gelmelidir. Anadili olmayanın kültür sahibi olamayacağına göre, kültür anadille başlar. Kültürün öz kaynağını kısaca bu şekilde ifade ettikten sonra, İslam’ın mimarları Arapların ve Müslümanların kültürel olarak, geldikleri aşamaya daha yakından bakmaya çalışalım.
İslam demek; anadili Arapça olan halktır, Arap ise İslam demektir. Bunu şu gerçekliğe dayanarak saptayabiliyoruz. Araplar İslam’dan önce birlikte yaşadığı bölge halkları tarafından, ciddiye alınmadığı gibi hiçbir değer de verilmiyordu. Araplar ve İslam’la ilgili eleştiriler yapıldığında, çoğu kişi politik manevralarla Arap ayrı, İslam ayrı şeymiş gibi, İslam gericiliğini aklamaya çalışırlar. Halbuki İslam’ın Arap, Arabın’da İslam olduğunu, her Arap tartışmasız kabul etmiş ve bu tüm Araplarda oturmuş temel kültürdür. Bu yüzden Arapların tamamı İslam’da en ufak bir değişimi, İslam’a ve Allah’a küfür olarak görürler. Çünkü İslam Dininde değişimi istemek, Arapların İslam’la sahip oldukları ulus yapılarının değişmesi demektir ki, Araplar her yerde ve her koşulda buna şiddetle karşı çıkarlar. Diğer Müslüman toplumlar ise sürü gibi, Arapların bu dayatmasının sebebini anlamadan, bir Arabtan daha Arapçı şekilde, İslam Arap milliyetçiliğini savunurlar.
Miladi 610 yılına kadar İbrani, Süryani ve Araplar tüm çelişkilere rağmen, Yahudilik ve Hristiyanlığa tapınarak yaşadılar. Her geçen gün derinleşen ekonomik hegemonya ve aşiret çatışmaları, bu üç kardeş toplumu birbirlerinden ayırmıştır. İslam’ın arifesinde Arap aşiretler yol ayrımına gelmişlerdi. Bu arayış Ticaretçi Muhammed’in, İslam adıyla yeni bir dini ilan etmesiyle kesinleşti. Esasında Arap aşiretler içerisinde öne çıkan Emevi, Haşimi, Bedevi ve Suud Vahabiler, İslam’ın ilanına kadar, doğru düzgün insan olarak dahi görülmüyorlardı. Bu yüzden Araplar anadil nedir, kültür nedir, nasıl var edilir? gibi bir düşünceye sahip değillerdi. İslam’ın ilanıyla birlikte, dini siyasal bir otorite şekillendirmeleri neticesinde, çevrede ciddiye alınmaya başlandı. İslam’la, Araplar toplum ve ulus olmayı kazanırken, anadilleriyle dini bir kültürde yarattılar. İşte Arapların bir daha kaybetmemek için, her türlü gerici, bağnaz, radikal olmalarının temeli bu gerçeğe dayanıyor. Şu formül Arapları daha net ifade ediyor. Arap+İslam+Arapça+Kuran= Arap İslam Toplumu.
Siyasal İslam kendini garantiye aldıktan sonra, dört Arap İslam Halifesi tarafından, İslam yayılmacılığı durmaksızın sürdürüldü. İslam bu yayılmacılıkla birçok kazanım elde ettiği halde ekonomik, makam yüzünden mezheplere ayrılıp, birbirlerini öldürmekten geri durmadılar. Halifelerden sonra iktidarı ele geçiren Muaviye Ebu Süfyan, en ufak insani duyguya yer vermeden acımasız katliamlarla, İslam Emevi İmparatorluğunu kurmuştur. Arap İslam içerisinde çatışmaların bitmemesi sonucunda, Hz. Ali taraftarı Şii Abbasilerin M.S.750 yılında, Emevi Saltanatını yıkıp Abbasi Şii İslam Devletini ilan ettiler. Tüm iktidar değişimlerine rağmen, Emevi ve Abbasi Arap İslam kültüründe, sadece namaz kılma sayısının dışında hiçbir değişim, farklılık söz konusu değildir. Şiiler günlük 3 vakit namaz kılarken bu zorunlu olmayıp, cuma namazları gibi diğer tüm ibadetler Şiilerde de İslam Şartıdır. Sünnilikte günlük 5 vakit namaz mecburidir. Diğer her türlü İslami yaşam Şii ve Sünni Araplarda %99 aynıdır. Tüm çatışmalar ekonomik ve üst makamı (Halifelik) kimin ele geçeceğidir. İslam var olduğun günden bu zamana kadar dinden başka, Müslüman toplumlara farklı hiçbir şey kazandırmadı. İslam din kültürünün yayılmasının birinci kaynağı, İslam olmak isteyenlerin Arapça öğrenmeden, bunun mümkün olmadığı kurnazlığıyla yaygınlaştırıp, kelime hazinesini böylece çoğalmış oldu.
Arap İslam yayılmacılığı kültürel olarak tüm imkânlarını dini masalsı hikayeler anlatan hadisler, öyküler yayan tarikatlar kurup, cami, mescit yaptırmak olmuştur. İlave olaraksa dini şarkı, düğün, dansözlük, haremlik, selamlığa dayanan eğlencelerden ibarettir. Diğer tüm sanatsal alet ve resimler tamamen haram, günah görüldü, görülmeye de devam ediyor. İstisnaların dışında Arap ülkelerinin şehir meydanlarında, toplumun yaşamsal gerçekliğine hitap eden bir tane sanat eseri görülmez. Arap İslam din kültürü her yönüyle kısır şekillendiğinden, halk sorgulama, düşünme ve yeteneğini kullanmaktan yoksun, edilgen bir durumdadır. İslam Arap ve Müslümanların sanattan anladıkları, Arapça harflerle birtakım çizgisel tablolardır. İnsan resmi çizmek haramdır. Arap İslam düşüncesinin diğer marifetiyse, farklı inançlardan kalan tarihi yapılara, minare ekleyip camiye dönüştürürlerken, İslami mimar olduğunu ifade etmekten utanmazlar. İslam’a muhalif olmadan, bu zamana kadar Arap kültür sanatı adıyla, uluslararası tanınmış bir tane kültür insanını kimse gösteremez. Çünkü diliyle, diniyle, düşüncesiyle bağnaz, ırkçı bir yaşam anlayışı üretici olamaz. Bu da Arap İslam ve Müslümanlarca hiçbir zaman sorun olarak görülmemiştir.
2-Ekonomik Olarak İslam: Arap ve Müslüman ülkelerde, batılıların petrolü bulması ve diğer birtakım yatırımlarını saymaz isek, Müslümanların çoğu basit ticarete dayanan ekonomiye sahipler. Bu ticaret daha çok dışarıdan alınan temel gıda, teknik araçlarla birlikte, petrol ürünleriyle %85 orandadır. Yerli gıda, araç üretimi %15’i geçmezken, teknoloji zaten yok. Petrol zengini Arap ülkelerinin ekonomik olarak uluslararası yaptıkları en büyük ticaret, ihtiyacı olan ülkelere kredi vermek ve yabancı ülkelerde mülkler almaktır. Bir gün petrol işe yaramayıp ya da arz talep düştüğünde, birbirlerini yiyecekleri günler çok yakındır. Hemen hemen Müslüman ülkelerin tümü, makine vb. teknik araçları, Müslüman olmayan devletlerden satın almaktadırlar.
Basit ticarete dayanan Arap İslam düşünce, yaşam anlayışı, Arap olmayan Müslüman halkların özgün arayışçı özelliklerini de köreltti. İslam gittiği her yerde tarikat, cemaat kurup cami, mescit yaptırıp kuran masallarını ezberletmekten, başka bir marifeti bulunmuyor. Ekonomik açıdan daha da önemli bir nokta; zengin Arap devletlerinin yerli ve yabancılara verdikleri kredilerden, elde edilen faizleri doğru düzgün Müslüman bireylerin bilmemesidir. Bilenlerse İslam Şeriatını rencide etmemek için tartışmazlar. Din ve ekonomik çıkarı için öz kardeşine acımayan bir anlayışın, faizsiz kredi verdiğini düşünmek, Arap İslam’a körü körüne tapınmaktır. Arap ülkelerinde yapılan hırsızlık vb. dolapların sorgulanmaması, İslam dininin rencide olmasını önlemek ve idam korkusudur. Bu sessizlik, suskunluk, görmezden gelmeler, şeriatçı Arap ülkelerinde faizin olmadığı algısını hâkim kılmakta. Diğer bir önemli ayrıntı, çeşitli bahanelerle ülkesinden kaçmak isteyen Müslümanlar, zengin Şeriatçı Arap ülkelerine gitmek yerine gavur, kafir, zındık gördükleri Avrupa’ya göç etmeleri, Müslüman toplumların gerçek karakter yapısını en iyi şekilde ifade ediyor.
3-Siyasi Olarak İslam: Siyaseti genel anlamıyla tanımlamak gerekirse, herhangi bir devlet yönetimi insanlarını ülke, bölge, dünya koşullarına uygun düşecek şekilde, idare edip korumaktır. Bunun içinde kültür başta olmak üzere ekonomik ve askeri açıdan stratejik, taktik politikalarla mümkündür. Dünyada uluslaşmanın yüksek seviyelerde gerçekleştiği 19. ve 20. yüzyılları incelediğimizde Asya, Orta Doğu ve Anadolu’yu, batı devletlerinin şekillendirdiğini herkes bilir. Kıtalara hükmettiği ileri sürülen Arapçı İslami Osmanlı’dansa, kuran masallarını ezberletmek ve camiden başka bir şey söz konusu değil. İslam Dininin Arapların dışında, diğer farklı Müslüman halklara, siyasal ve uluslaşma adına en ufak katkısı olmamıştır. Aksine çoğu halklar kendi dil ve bu dille yarattıkları kültürlerini inkâr ederek, özünden uzak derin bir boşlukta yaşıyorlar. Türk ve Kürtlerde görüldüğü gibi. Arap İslam’ın geçmişini bu şekilde özetlerken, günümüz İslam topluluklarının geldiği aşama daha da içler acısı.
Mevcut dünya gerçekliğinde doğa, canlılar ve insanın, eskisi gibi bazı alanlarda doğal gelişim gösterme özelliği, ortamı tamamen ortadan kalkmış durumda. Buna en büyük etkiyi teknolojik gelişmeler yaparken, esas varlıklara tapınan süperegoist vahşi insan anlayışıdır. Koskoca dünya teknolojik, askeri, ekonomik güce sahip küresel devletler tarafından, büyük bir eyalet gibi kontrol edilip yön verilmekte. Küresel güçlerden birisi hapşırsa Müslümanlar, Afrikalılar ve Balkanlar anında grip ya da zatürre oluyor. Söz konusu küresel güçler şimdilik Amerika, Avrupa, Çin ve Rusya’dır. Sıralanan devletlerin yardım ve desteği olmadan, ayakta kalma dönemi çoktan bitmiştir. Rusya ve Ukrayna (NATO) Savaşı’nda, bu gerçekler tamamıyla netleşti. Daha çarpıcı bir örnek, ABD gibi emperyalist devletler, istediği Müslüman ülkelere direkt saldırması ya da birilerini saldırtırken, buna karşı koyacak bir tane Müslüman devletin olmaması, İslam’ın bir hiç olduğunu ifade etmeye yetiyor.
Günümüzün siyasal, askeri, ekonomik gerçekliği bu şekildeyken, İslam din ve etnik ırkçılıkla kendinden olmayanı aşağı gören Müslümanlar, şunu iyi bilmeliler. Müslüman tüm devletler geçmişte olduğu gibi günümüzde de küresel güçlere dayanmadan yaşamaları mümkün değildir. Bu gerçeği görüp ukalalıktan uzak, objektif düşünürlerse bir parça onurlarını kurtarabilirler. Diniyle, ırkıyla şöyle güçlüyüz, böyle yaparız gibi ilkel yalancılıklar, küresel dünyada yerle bir olmuştur. Küçüğünden büyüğüne kadar küresel güçte olmayan devlet, topluluk ve düşüncelerinki, bundan sonra tamamen boş gevezelikten ibarettir.
Askeri, siyasi ve ekonomik gücü olmadığı halde özgürlük naraları atmak, küresel güçlerin etkisini kabul etmekten daha kötü bir durumdur. Zamana ve koşullara göre ne olursa olsun gerçekler kabul edilerek, arayış içerisinde olmak tek mantıklı yoldur. İçi boş süslü naralar kimseyi kurtarmadı, bundan sonrada kurtarmayacak. Kısacası İslam Arap düşüncesi, siyasal olarak kendilerini ve diğer Müslüman ülkeleri, bırakalım ileri götürmesini daha da geriye itmiştir. Bu ifadeler belirtirken, İslam toplumlarının da Yahudi ve Hıristiyanlar gibi dünyayla entegresinin şart olduğunu vurgulamaktır. Şartlara göre değişmeyen her şey, kendi kendisini zehirleyerek yok olur. İslam; düşünce, kültür, ekonomik ve siyasal olarak geldiği nokta, dünyanın en gerisidir. Bu yüzden her gün dejenerasyonun derinleşmesi, Müslümanların daha da gericileşmesine sebep olmakta. Aksini iddia edenler varsa buyursunlar tartışalım.
Cemal Zöngür
Kaynaklar:
Ali Şeriatı- Dinler Tarihi. Seçkin Yay.
İ. Zeki Eyüpoğlu- Tarikatlar ve Mezhepler Tarihi. Der Yay.
İhsan D. Dağı-Ortadoğu’da İslam ve Siyaset. Boyut Yay.
Kitabı Mukaddes Şirketi- Orhan Matbaacılık.
Hamdi Yazır- Kur’an-ı Kerim ve Yüce İlmi Hali. Huzur Yay.
Felicien Challeye-Dinler Tarihi. Varlık Yay.
Yaşar Nuri Öztürk- İslam’ı Anlamaya Doğru. Yeni Boyut Yay.
Charles Keiht Maisels- Uygarlığın Doğuşu. İmge Yay.
Willian M. Mc Neil-Dünya Tarihi. İmge Yay.
Alaeddin Şenel- İlkel Toplumdan Uygar Topluma. Birey Toplum Yay.
İlhan Arsel- Şeriat ve Kadın. İstanbul 1995.
Faik Bulut- Alisiz Alevilik. Doruk Yay.
İlin- E. Segal-İnsan Nasıl İnsan oldu. Say Yay.
Mircea Eliade-Şamanizm. İmge Yay.
Mircea Eliade-Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi. Kabalcı Yay.
Sigmund Freud- Günlük Yaşamın Psikolojisi. Payel Yay.
Eugene Enriguez-Sürüden Devlete. Ayrıntı Yay.
Turan Dursun- Kuran Ansiklopedisi 8 Cilt.
Turan Dursun-Din Bu 1.2. Cilt. Kaynak Yay.
Cemal Zöngür- Din ve Felsefe Açısından Kızılbaşlık. Ozan Yay.