• Kategoriler:
  • Makale
  • Öykü
  • Videolar
  • Şiir
  • Güncel Edebiyat Haberleri
  • Yeni Çıkan Kitaplar
15 Mart 2023
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Şunu Dağıt İşte!
  • ANA SAYFA
    • ANI
    • MAKALE
    • ŞİİR
    • ÖYKÜ
  • HAKKIMIZDA / TÜZÜK
    • İLETİŞİM
  • HABERLER
  • GÜNCEL EDEBİYAT HABERLERİ
  • SİZLERDEN GELENLER
  • YENİ ÇIKAN KİTAPLAR
  • YAZARLAR
    • KONUK YAZARLAR
    • GÜNÜN SÖZÜ
    • GÜNÜN ŞİİRİ
No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
    • ANI
    • MAKALE
    • ŞİİR
    • ÖYKÜ
  • HAKKIMIZDA / TÜZÜK
    • İLETİŞİM
  • HABERLER
  • GÜNCEL EDEBİYAT HABERLERİ
  • SİZLERDEN GELENLER
  • YENİ ÇIKAN KİTAPLAR
  • YAZARLAR
    • KONUK YAZARLAR
    • GÜNÜN SÖZÜ
    • GÜNÜN ŞİİRİ
No Result
View All Result
Şunu Dağıt İşte!
No Result
View All Result
Home Makale

DİNLERİN DOĞUŞU ve İSLAM’IN OLUŞUMU (1)

Cemal ZÖNGÜR Yazar: Cemal ZÖNGÜR
26 Ekim 2022
in Makale
0
DİNLERİN DOĞUŞU ve İSLAM’IN OLUŞUMU (1)
0
SHARES
153
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Yaklaşık M.Ö.1000’li yıllardan itibaren, tek tanrılı dinlere inanılmaya başlanmasıyla, dinlerin var oluşuna sürekli bir gizem, kutsallık atfedilerek, esas gerçekler her zaman toplumdan saklanmıştır. Gel ki saklanmasaydı da o çağlarda evren, doğa, canlanma, tanrı ve dinlerin çevirdiği numaraları, anlayacak insan sayısı zaten yok denecek kadar azdı. Tek ve Gök Tanrı düşüncesi, dinlerden en az 500 yıl önce var olduğu halde, din ve tanrının ayrılmaz iki değer olarak gösterilmesi, dinlerin siyaset, ekonomi ve çıkara dayalı önemli bir araç olmasını sağlama almaktır. Diğer taraftan dinlerin ekonomik, siyasi, psikolojik düzeni sağlayan ilk toplumsal sözleşmeler olduğu da unutulmamalı. Dinler kendilerine göre sosyal bir düzen sağlamaya çalışırken, kutsallık ve bilinmezlik atfetmemiş olunsaydı, kimse bu dinlerin arkasından gitmezdi. Diğer bir amaçsa, insanları soyut ifadelerle korkutup, (Fobi) sorgusuz, sualsiz düşünmeden, biat ettirerek daha kolay yönetmektir.

İnsan düşünmeye başladığı günden bu zamana kadar, tanrı ve dinleri var etmesindeki esas etken, evren ve doğanın oluşumundaki temel bilimsel gerçekleri çözememesinin bir sunucudur. Koskoca evren ve dünyanın kuantsal fizik evrimiyle nasıl geliştiğini, çoğu eğitim görmüş kişiler anlayamazken, sıradan insanların bunu anlaması beklenemezdi. Dini öncüler (Peygamberler) hem kendilerine yüce makam icat etmek hem de insandaki psikolojik yetersizliklerle, daha farklı anormalliklere yönelimi engellemek için, dini masalsı hikayeleri uydurmuşlardır. Kutsal kitaplardaki yazılanlar, her ne kadar masaldan ibaret olsa da çağ ve zamana göre, belirli bir disiplin mekanizmalarıdır da. Somut ya da soyut şekilde birey ve toplulukların bilincine yerleşmiş, temelsiz bu algıların kaynağı doğru bilinmeden, dinsel saplantılardan insanların kurtulması kolayca mümkün değildir.

Tarihler boyunca evrenin var oluşuna kimi tanrı der, kimi de enerji gücü olarak düşünüp, saygı ve sevgisini gösterir. Kişi ve toplulukların bu inanışlarına insani açıdan normal bakmak gerekir. Ancak bunu ifade ederken, dinsel her türlü ahlaksızlığı hoş görmek demek değildir. Hele de en ufak değişim ve yeniliğe karşı olan İslam’ın, 1500 yıl önceki mantıkla toplumları yönetmesine asla hoş bakılmamalı. Bunun içinde dini ve kapitalist tüm ahlaksızlıkların önüne geçmenin en iyi yolu tanrı, din ve sermayenin nasıl birbirini yaşattığını, bilimsel analizlerle deşifre edip etkisizleştirmekten geçiyor. Hepsinden çok, İslam’ın oluşumunu tam olarak anlayabilmek için, önce inançlar tarihi objektif şekilde incelenmelidir. Çünkü; kim ne iddiada bulunursa bulunsun, Çok Tanrılı, (Poloteist) Çift Tanrılı, (Dualist) ve Tek Tanrılı (Monoteist) dinlerin hepsi, insanın günlük yaşamını, ahlak yapısını şekillendirip, birbirinin içerisinden çıkarak var olmuşlardır. Gerçekler bu doğrultudayken tek tanrıcı dine inanan toplumlar, en az 65 bin yıl önce var edilen paganist tanrısal inancı yok saymaları, peygamberlerin siyasal, ekonomik, cinsel, politik çıkarlarını, ebedi kılmak içindir. Kimileri şu düşünceleri ileri sürebilir. Efendim çok tanrılı ve çift tanrılı dinlerde peygamberlik, kutsal kitaplar olmadığından, hak din sayılamazlar. O zaman şu soruyu sorup cevabını aramak hepimizin görevidir.

Hz. Âdem, Hz. İbrahim, Hz. Nebi, İdris, Yusuf, Hamza, Yakub ve yüzlercesinin ne dinleri vardı ne de kutsal kitapları. Buna rağmen genel algıda her toplum bu peygamberlere sevgi, saygı gösterirken, dinler ortaya çıkıp özelleştikçe biri diğerini, haram ya da kafir sayan ahlaksızlığı sürdürmekte hiçbir sakınca görmediler. Bu konuda İslam dini diğerlerine göre daha bağnaz ve ırkçıdır. Örneğin Hz. Muhammed ve ait olduğu Arap toplumunun sosyolojik, kültürel, coğrafi, ekonomik, psikolojik yapıları derince analiz edildiğinde, İslam’a inanmış fakat Arap olmayan tüm toplumları dahi akılsız gören bir ukalalığa sahiptir İslamiyet’in mimarları Araplar. Tek tanrılı dinlerin hepsi bağnaz, ırkçı ukalalığa sahip oldukları halde, kendilerine yücelik, kutsallık atfedip haktan, haklıdan güçsüzden yana olduklarını iddia ederek, siyaset arenasında yer alabilmişlerdir. Dinler siyaseten ne kadar popülist terim ve sloganlar kullansalar da gerçek uygulamalarında, bencil ve ırkçıdırlar. Bunu peygamberler başta olmak üzere, günümüzdeki dini temsilcilerin sınırsızca maddi varlıklara tapınmalarından görebiliyoruz. Aynı şekilde devlet ve özel sermayeli modern kapitalist burjuvazinin, din ve sermayeyi birbirinden ayırmayan derin bir birlik içindedirler. Bu yüzden batılı ülkelerde dahil hepsi demokrasinden söz ederken, çoğunun demokrasileri sorunludur. İstisnaların dışında demokrasiler sürekli sakat doğuyorsa ki öyle, bunda insanın psikolojik kişilik bozukluğunun sonucu olarak, sınırsız din ve sermaye yaratılmıştır. Sermayeci dinlerin insanlığa insani hiçbir şey kazandırmadıklarını ilkel komünal, köleci toplum ve modern burjuvazinin tarihi analiz edildiğinde, daha net anlaşılmaktadır.

İnsan kızı ve oğlunun tarihsel yaşamını ele aldığımızda, insan denen canlı varlığın ilk atası, 12 milyon yıl önce Homo Hubilas yalnızca önce ellerini kullanabiliyordu. Yaklaşık 6 milyon yıl içerisinde Homo Erektus’un, ilk ayaklarının üzerine dikilip yürümesi takip etmiştir. 2 milyon ile 500 bin yıl içerisinde Homo Sapienslerin elini, ayağını ve düşüncesini, yavaş yavaş birlikte kullanmaya başladığı dönemde ne tanrı ne de dinler vardı. M.Ö.65 bin yıllarından itibaren Avcılık (Paleolitik) Çağda ağaç dallarında ve mağaralarda barınarak yaşayan Homo Sapiensler, düşünceye dayanan avlanmayı ve toplayıcılığı çok geç öğrenmiştir. Bu dönemlerde tanrı ve dinlerden en ufak bir iz, işaret, kanıt söz konusu değildir.

İfade edilen bu aşamalardan geçen insan, yine yaklaşık M.Ö.700 binli yıllarda Ateşi tanımasına rağmen, sadece ısınma ve korunma silahı olarak kullanmıştır. Yemeklerini dahi pişirmeyi bilmiyorlardı. Homo Sapiensler ne zamanki ateşin ısıtma koruma ve pişirme gücünü anlamaya başlamışsa, o zaman günümüz insanının yaşatmaya çalıştığı tüm kültürlerin ve dinlerin atası olan ateş, güneş, toprak, su, yağmur, yıldız, şimşek gibi pagan inanışlar var olmuştur. Güneş, su, toprak, yıldız, yağmur, dişi ve erkeğin kutsandığı; dölleme ve doğurganlık “Totem ve de Animist (Pagan) inanışlarla başlamış oldu. Doğacı paganist inanışların önemi vurgulanırken, Alevilerde görüldüğü gibi hak, hakikat anlayışıyla yeniden dağ, taş vb. doğa varlıklarını yüceltmenin bir anlamı artık yoktur. Doğa varlıklarının yaşama sağladığı faydalar duygusal değil, doğa bilimleri temelinde ele alınıp değerlendirilmeli. Söz konusu tarihsel, dinsel ve kültürel gerçekler anlatılırken, 65 bin yıl önce tanrının neden peygamber, din ve kutsal kitaplar göndermediği, sağlam kaynaklarla izah edilmelidir halka. Aradan on binlerce yıl geçtikten sonra, tek tanrılı dinlerin, Âdem ile Havva’nın cennette iken, sözde Havva’nın yasak meyveyi yemesi sonucunda kovulma masalı, aslında kadını öldürüp erkeği yücelten cinsiyetçi, egoist, çıkarcı kişilik bozukluğuna dayanan bir düşüncedir. Bunu insanlara gerçek, doğru ve sağlam kaynaklarla anlatmak gerekir.

M.Ö.15 bin yıllarından itibaren Neolitik Çağla birlikte, Ana Tanrıça kültürel yaşamın başladığını çoğu insan bilmiyor. Kadının tanrıçalığını hazmedemeyen erkek egemen anlayış, kadını ve Ana Tanrıçayı gözden düşürüp kıymetsizleştirmek için, Âdem ve Havva hikayesini uydurmuştur. İfade edilen patrikal hikâyenin amacı, daha eşitlikçi ana kültüre dayanan yaşamı, kral tanrı ve tek tanrı inançla yok etmektir. Dünya insanlık tarihinde, Ana Tanrıça kültürü sistemleştirerek yaşatan en önemli inanç, Zerdüştlük, Manihezm, Şamanizm, Brahmanizm, İndra Mirta, Budizm, Şintoizm, Taoculuk, Konfüçyüs gibi Çift ve doğacı paganist Tanrılı (Dualist) dinlerdir. Alman Felsefeci Filozof Friedrich Nietzsche’nin, Zerdüştlük üzerine belirtmiş olduğu düşünceleri en iyi kanıttır. Ve insanlık tarihi bu önemli aşamalardan geçtikten sonra gerçek ahlak, onur ve düşünceye ancak sahip olabildi.

Tarihsel gerçekler özet olarak bu şekildeyken, İslam ve diğer tek tanrıcı dinlere inananlar, kendi dinleri ve peygamberlerinin soyunun herkesten üstün olduğunu ileri sürmeleri, modern ve ilkel bağnazlıktan başka bir anlam taşımıyor. Gerek geçmişte gerekse günümüzde, toplumlar ve devletler arasında yaşanan tüm savaş, çatışmalar, üstün soylu olduklarını ileri süren gerici, feodalist ve modernist çıkarcı insanın eseridir. Din ve paraya tapınan bu ırkçı liberal, radikal faşist anlayışları zayıflatmanın en iyi yöntemi, dine dayanarak şekillenen devlet yönetimlerini, onlardan daha iyi inceleyip analiz etmekten geçiyor.

Kuran Kerim de geçen Süre ve Ayetlerdeki gibi, Allah’ın Hz. Muhammed’e hemen oku ve her şeyin anında var ol demesiyle, hiçbir şeyin var olmadığı; kısaca ifade etmeye çalıştığımız insanın ve dinlerin var oluş tarihinden anlaşılabiliyor. Özet olarak bir kez daha ifade etmek gerekirse, evrenin var oluşu dahi 15 milyar yıl içerisinde gerçekleşip, devamında gezegenler ve dünyanın yaşanacak hale gelmesi, beş milyar yılı bulmuştur. Ve insan; hayvanlardan milyon yıllar sonra evrimsel aşamaları geçirerek günümüzdeki formuna ancak alaşabildi. Bunu kabul etmek ne dinsizlik ne ateistlik ne de dindarlıktır. Sadece insanın kendini ve tarihini bilmektir. Her insanın tanrıya ve dinlere inanıp inanmaması, kişinin psikolojik, kültür niteliği ve sosyal şartlarına bağlı olduğu kadar, ekonominin büyük bir bölümünü tekelinde bulunduran kapitalist dinci güçlerin, topluma dini empoze etmesiyle de bağlantılıdır. Tüm bu anlatılanlardan şu sonucu rahatlıkla çıkarabiliriz.

Kral tanrı, (Erkek) erkek peygamber ve ailenin reisi erkek demek; sınıf, statü farkı, egoizm, cinsellik, bencillik, düzenbaz, çevresine, dünyaya hükmeden çatışmacı, despot erkeksi dünya yaşamı demektir. Söz konusu düşüncenin uygulanması Sümer, Akad, Asur, Mısır, Babil, Hitit, Luvi ve Nemrut, Urartu vb. yüzlerce uygarlıkların, kral tanrıları tarafından gerçekleşmiştir. Kral Tanrıların insanlık üzerinde uygulamış oldukları vahşet ve iğrençliklerin hat safhaya ulaşması neticesinde, M.Ö.1500 ya da 1000 yıllarında isyanı başlatmıştır Hz. İbrahim. Hz. İbrahim’in yaşadığı dönemde tüm dünya topluklarının bilincinde, ne Tek ve Gök Tanrı vardı, ne de Peygamberlerin düşüncelerine uygun düşen” Kutsal Kitapları.” Hz. İbrahim’in her üç tek tanrılı dinler tarafından sevilip saygı duyulması, zalimkâr kral tanrıların birçok uygulamalarına karşı çıkmasının sonucudur. Böylece kral tanrıcı dönemin sonu ve Orta Çağ’ın başlama aşamasında gerçekleşen bu olayları, her üç tek tanrılı din kendisine göre yorumlayıp pay çıkarmıştır.

Her üç semavi din Hz. İbrahim’i yüceltirken, birbirlerine karşı yapmış oldukları katliam ve savaşları haklı göstermeleri, insanlık tarihindeki en büyük ahlaksızlıktır. Üç semavi dinin birbirleriyle savaşması yetmemiş gibi, bir de kendi içlerinde mezhep çatışmalarını sürdürmeleri, bu dinlerin iddia ettikleri gibi saf, temiz, barıştan yana olmadıklarının en somut kanıtıdır. Semavi dinler ne zamanki maddi yaşamdan tamamen ellerini çekip, sadece insanların Ahlaki ve Ruhsal yapılarına hitap ederlerse, işte o zaman söyledikleri kutsallığa ulaşacaklardır. Maddi hayatla ilgisini kesmeyen din kirlenmekten, kötülüğe bulaşmaktan asla kendisini kurtaramaz. Kültürsüz toplumların şah damarı olan din kültürlerinden, tek tanrıcı İslamiyet’in hangi koşullarda ve Arap toplumunca nasıl oluşturulduğunu ikinci, üçüncü bölümlerde daha genişçe incelenmiştir.

Cemal ZÖNGÜR

Kaynaklar:

Ali Şeriatı- Dinler Tarihi. Seçkin Yay.

İ. Zeki Eyüpoğlu- Tarikatlar ve Mezhepler Tarihi. Der Yay.

İhsan D. Dağı-Ortadoğu’da İslam ve Siyaset. Boyut Yay.

Kitabı Mukaddes Şirketi- Orhan Matbaacılık. 

  1. Hamdi Yazır- Kur’an-ı Kerim ve Yüce İlmi Hali. Huzur Yay.

Felicien Challeye-Dinler Tarihi. Varlık Yay.

Yaşar Nuri Öztürk- İslam’ı Anlamaya Doğru. Yeni Boyut Yay.

Charles Keiht Maisels- Uygarlığın Doğuşu. İmge Yay.

Willian M.  Mc Neil-Dünya Tarihi. İmge Yay.  

Alaeddin Şenel- İlkel Toplumdan Uygar Topluma. Birey Toplum Yay.

İlhan Arsel- Şeriat ve Kadın. İstanbul 1995.

Faik Bulut- Alisiz Alevilik. Doruk Yay.

  1. İlin- E. Segal-İnsan Nasıl İnsan oldu. Say Yay.

Mircea Eliade-Şamanizm. İmge Yay.

Mircea Eliade-Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi. Kabalcı Yay.

Sigmund Freud- Günlük Yaşamın Psikolojisi. Payel Yay.

Eugene Enriguez-Sürüden Devlete. Ayrıntı Yay.

Turan Dursun- Kuran Ansiklopedisi 8 Cilt.

Turan Dursun-Din Bu 1.2. Cilt. Kaynak Yay.

Cemal Zöngür- Din ve Felsefe Açısından Kızılbaşlık. Ozan Yay.

 

Önceki yazıyı oku

TÜRKİYE’DE SOL VE ALEVİLER NEDEN SÜREKLİ BÖLÜNÜRLER?

Sonraki yazıyı oku

DİNLERİN DOĞUŞU VE İSLAM’IN OLUŞUMU (2)

Cemal ZÖNGÜR

Cemal ZÖNGÜR

Sonraki yazıyı oku
DİNLERİN DOĞUŞU VE İSLAM’IN OLUŞUMU (2)

DİNLERİN DOĞUŞU VE İSLAM’IN OLUŞUMU (2)

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trend
  • Yorumlar
  • En Son
YANILSAMA

YANILSAMA

25 Ağustos 2022
Avrupalı Türkler ve Türk Yazın Dünyası

Avrupalı Türkler ve Türk Yazın Dünyası

13 Haziran 2022

HALLAC-I MANSUR ALEVİ MİDİR?

1 Eylül 2022

ZULAMDAKİ SESLER

21 Haziran 2022
YANILSAMA

YANILSAMA

15
Duvar

Duvar

5
Yaralıdır Sol Yanım

Yaralıdır Sol Yanım

5

ZULAMDAKİ SESLER

5
TÜRKİYE SOLUNDA BAŞARISIZLIĞIN TEMEL NEDENLERİ ÜZERİNE

TÜRKİYE SOLUNDA BAŞARISIZLIĞIN TEMEL NEDENLERİ ÜZERİNE

15 Mart 2023
Nevruz / Bahar Bayramı

Nevruz / Bahar Bayramı

3 Mart 2023
TÜRKİYE’DE TARİHİ VE KÜLTÜRLERİ ÇARPITAN ANLAYIŞLARIN DEŞİFRESİ?

TÜRKİYE’DE TARİHİ VE KÜLTÜRLERİ ÇARPITAN ANLAYIŞLARIN DEŞİFRESİ?

11 Mart 2023
ALEVİLİĞİN BAŞLANGIÇ TARİHİ VE ÇIKIŞ FELSEFESİ

ALEVİLİĞİN BAŞLANGIÇ TARİHİ VE ÇIKIŞ FELSEFESİ

17 Şubat 2023

Son Haberler

TÜRKİYE SOLUNDA BAŞARISIZLIĞIN TEMEL NEDENLERİ ÜZERİNE

TÜRKİYE SOLUNDA BAŞARISIZLIĞIN TEMEL NEDENLERİ ÜZERİNE

15 Mart 2023
Nevruz / Bahar Bayramı

Nevruz / Bahar Bayramı

3 Mart 2023
TÜRKİYE’DE TARİHİ VE KÜLTÜRLERİ ÇARPITAN ANLAYIŞLARIN DEŞİFRESİ?

TÜRKİYE’DE TARİHİ VE KÜLTÜRLERİ ÇARPITAN ANLAYIŞLARIN DEŞİFRESİ?

11 Mart 2023
ALEVİLİĞİN BAŞLANGIÇ TARİHİ VE ÇIKIŞ FELSEFESİ

ALEVİLİĞİN BAŞLANGIÇ TARİHİ VE ÇIKIŞ FELSEFESİ

17 Şubat 2023
  • Kategoriler:
  • Makale
  • Öykü
  • Videolar
  • Şiir
  • Güncel Edebiyat Haberleri
  • Yeni Çıkan Kitaplar
info@avrupaedebihayat.com

avrupaedebihayat.com | desing by Nova Web Tasarım | 2022 | Her Hakkı Saklıdır

No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
    • ANI
    • MAKALE
    • ŞİİR
    • ÖYKÜ
  • HAKKIMIZDA / TÜZÜK
    • İLETİŞİM
  • HABERLER
  • GÜNCEL EDEBİYAT HABERLERİ
  • SİZLERDEN GELENLER
  • YENİ ÇIKAN KİTAPLAR
  • YAZARLAR
    • KONUK YAZARLAR
    • GÜNÜN SÖZÜ
    • GÜNÜN ŞİİRİ

avrupaedebihayat.com | desing by Nova Web Tasarım | 2022 | Her Hakkı Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password? Sign Up

Create New Account!

Fill the forms below to register

All fields are required. Log In

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In